Eski sevgiliyi geri döndürmek

Mehmet Coşkundeniz-AşkDoktoru

Giden, kendi iradesiyle gitmiştir. “Seni seviyorum ama gitmeliyim” diyene inanmayın çünkü böyle bir şey yoktur. Yine de bazen insanın kafası karışır, duygularından emin olamaz, gitmeye kalkar, pişman olur ve geri de dönemez. Giden sevgiliyi döndürmenin yolları vardır elbette. Bu süreçte yapmanız gerekenler ve yapmamanız gerekenler çok önemli. Önce yapmamanız gerekenleri sıralayalım. 

* * *

1- Kıskandırmak için sevgili bulmak. İşte yapacağınız en büyük hata. Siz sanıyorsunuz ki, sevgili bulduğunuzda sizin değerinizi anlayacak “Vay be, hemen kaptılar” diyecek ve tıpış tıpış geri dönecek... Hayır sevgili okur, bu onu sizden daha da uzaklaştıracaktır. Belki ilk an bu nedenle sizi arayıp geri dönmek isteyecek siz de kabul edeceksiniz ama sonra bunu hep başınıza kakacaktır. Hele hele eski sevgilisinin yakın arkadaşlarını sevgili olarak seçenler var ki bunların hiç şansı yoktur. Hem zaten bu yeni sevgili sizde mutlaka pişmanlık yaratacaktır. Çünkü kalbiniz başkasındayken onunla göstermelik birlikte olmak bile sizi derinden yaralayacaktır. Tabii bir insanı ‘kullanma’ duygusu da cabası...


2- Sürekli arayıp kendini hatırlatmak. Muhtemelen giderken size “Arkadaşlığımız devam etsin” demiştir. Siz de buna ‘mal bulmuş magribi’ gibi atlamışsınızdır. ‘Arkadaşça arama’ bahanesiyle sürekli arayıp “Nasılsın?”, “Bugün işin var mı?” diye sormaktasınızdır. Yapmayınız. Bırakınız düşünsün, kendi başına kalsın. Çünkü buna ihtiyacı var. Siz aradıkça sizden kaçmaya devam edecektir. Ve inanın bana çevresine de “Kurtulamadım” diye dert yanacaktır.

3- ‘Sensiz olamıyorum’ diye yalvarmak. İşte yapabileceğiniz en büyük hata budur. Şu gerçeği öğrenin, bir ilişkinin içindeyken sevgiliye “Sensiz olamam” demek çok romantik bir cümledir. Bu, herkesin hoşuna gider. Ama ayrılık sırasında tam tersi, sevgiliye onsuz da olabileceğinizi göstermeniz gerekir. Çünkü aslında herkes güçlü karakterlere hayran olur. Kişiliğiniz önemlidir ve bunu göstermeniz gerekir. Onsuz da yaşayabileceğinizi, acı çekseniz de ayakta durabileceğinizi göstermeniz gerekir. Bunu rol olarak yapın da demiyorum, gerçekten böyle hissetmelisiniz. Daha önce bu sayfalarda ‘bağlılık’ ile ‘bağımlılık’ arasındaki farkları yazmıştım. Bağımlı olmadığınızı göstermelisiniz. Bu tür yalvarmalar çok iticidir ve onu sizden uzaklaştırır.

4- Araya ‘çaktırmadan’ birilerini sokmak. Ortak arkadaşların kendiliğinden devreye girmesine bir sözümüz yok. Onlar zaten “Geri dön” demez, sadece size teselli vermeye çalışır. Asıl problem sizin ayarladığınız arkadaşlardır. Yani sanki sizinle sözleşmemiş gibi ona gidecek, “Hali çok harap” diyevcek, sizi acındıracak ve bu duygu sömürüsüyle geri dönmesini sağlayacak... Bu çok itici bir durum inanın bana. Bunun danışıklı dövüş olduğunu o da anlayacaktır ve kılı bile kıpırdamayacaktır. Bunu denemek onun gözünde sizi daha da küçültecektir.

5- Tamamen ortadan kaybolmak. Evet üstüne gitmek, araya birilerini sokmak, aramak falan hatalı ama tamamen irtibatı koparıp kendini bulunmaza sokmak da hatalı. Yani bu aşamada henüz ortadan kaybolmanıza gerek yok. Her aradığında açın, onunla konuşun demiyorum fakat sizi hiç bulamayacak hale de gelmemelisiniz. Sonuçta onun sizin yokluğunuza değil varlığınıza ihtiyacı var. Bu nedenle erişebileceği yerlerde olun.


Giden sevgilinin mutlaka ya sebepleri ya da bahaneleri vardır. Sevgili gittiğinde siz hala aşıksanız durumunuz zordur, çekeceğiniz acı nefesinizi keser, size dünyanın sonu gibi gelir. Hep geri dönmesini, yeniden sizle olmasını istersiniz. Bu, çoğunlukla mümkün olmaz. Çünkü o aşk acısı durumunda öyle saçmalıklar yaparız ki, giden sevgiliyi kendimizden daha da uzaklaştırırız. Oysa ona biraz zaman tanımalı, verdiği kararı gözden geçirmesini sağlamalıyız. Bir anlık öfke ile ya da duygu karışıklığı ile verilmiş bir karar olabilir. Bu durumda geri dönmesi mümkündür. Dün yapmamanız gerekenleri sıralamıştım. Bugün de yapmanız gerekenler...

1) Sosyalleşin, dostlarla görüşün


Sevgili bulmayacaksınız ama hayattan da kopmayacaksınız. Arkadaşlarla, dostlarla çıkmaya devam edeceksiniz. Mümkün olduğunca yalnız kalmayacaksınız, melankolik takılmayacaksınız. Burada dikkat etmeniz gereken bir konu var. Sosyalleştiğiniz ve hatta eskisinden daha iyi olduğunuz konusunda mutlaka eski sevgilinizin kulağına ortak arkadaşlar bir şeyler fısıldayacaktır.

Zaten amacınız da bu olmalıdır. İşte arkadaşlar fısıldasın da siz onun gözüne sokmayın. Yani onun da gittiğini bildiğiniz bir mekana gidip bunu ona göstermeyin, ters teper.

2) Onunlayken yapamadıklarınızı yapın


Saçınızı boyatmak mı istiyordunuz? Kısa mı kestirmek istiyordunuz? Spor salonuna mı gitmek istiyordunuz? Arkadaşlarla tatile çıkacaktınız da engelleniyor muydu? İşte şimdi tam fırsatı. Bunları yapmanız ondan bıktığınızı falan göstermez. Aksine ona bir mesaj verir. Aslında bu ayrılığın size de yaradığını göstermiş olursunuz. Ayrıca yine ona ilişki boyunca yapmanıza izin vermediği şeylerin sizde nasıl sıkıntı yaratmış olduğunu da gösterirsiniz. Hem böylece dönerken artık bunları bilip dönecektir.

3) İşinize, kariyerinize odaklanın


Ayrılık dönemleri iş yaşamınız için bulunmaz fırsatlardır. Kariyerinizde yükselme fırsatı verir. Hem böylece onu daha az düşünürsünüz ve bu olumsuz durumu sizin için çok olumlu bir hale dönüştürürsünüz. Siz bu şekilde işinizde basamakları tek tek yükselirken hayata bağlılığınızı da göstermiş olursunuz. Bir süre sonra da hayranlığını kazanmış olursunuz. Evet size, “Sen neymişsin” dedirtebilirsiniz.

4) Sizi mutlu eden şeylerle uğraşın


Yalnızlığın en güzel yanı, hiç kimseye hesap vermeden dilediğiniz gibi davranabilme lüksüdür. Yani artık herhangi bir zorunluluğunuz yoktur. katlanmanızı gerektirecek durumlar ortadan kalkmıştır. Kendinize daha fazla zaman ayırma gibi önemli bir ayrıcalığa sahipsinizdir. Bunu mutlaka değerlendirin. Sizi mutlu edecek şeyleri yapın, mutlu etmeyecek her şeyden uzak durun. Böylece onsuz da mutlu olabildiğinizi göstermiş olacaksınız. Bunun çok önemli olduğunu unutmayın. Sizi terk eden kişi “Bensiz yapamaz” diye düşünürken birden sizin bu kadar mutlu olduğunuzu görünce ya da duyunca “Ben ne yaptım?” diye kendine sormaya başlayacaktır.

5) Uygun zamanı bekleyin


Ayrılanlar bir gün mutlaka buluşur. Bu buluşmanın amacı aslında hem birbirlerini tartmak hem de biraz özlem gidermektir. Zayıf olduğunuz dönemde buluşursanız, karşı koyamazsınız. Yukarıda size yapmayın dediğim şeyleri yaparsınız. Bu nedenle en uygun zamanı seçmelisiniz. Biliyorum, siz de buluşmak istiyorsunuz ama kendinizden emin olmadan yapacağınız bu buluşma her şeyi sıfırlayacaktır. Bunca çaba da boşa gidecektir. Teslim olmamalısınız. En uygun zamanda buluşarak ona “Bak ben hayatımı gayet güzel devam ettiriyorum” cümlesinin gerçekleştiğini göstermelisiniz. İnanın bana, sizi böyle güçlü görünce karşınızdaki insan mutlaka “Yeniden deneyelim” diyecektir.

Kaynak Posta >> Eski sevgiliyi geri döndürmek

Değişmeyi Gerçekten İstemek


Dış dünyada yaşanan her olay inanç ve düşünce sisteminde kilitli bir rol oynar.Dışsal olayları yorumlayan insan,bu yorumunun ışığında bir dizi düşünce üretir.Ve bu düşünce insanın zihninin sürekli meşgul eder.


"Eski Sevgiliyi Yeniden Kazanmak" ya da " Duygusal yaraları iyileştirmek" ile ilgili çalışmalara başlamak ve gündelik yaşamınıza uygulamak için,önce bu durumu ne olarak algıladığınızı anlamak zorundasınız.


Eğer Değişmeye Hazırsanız ! Aşağıdaki uygulamalara geçebilirsiniz:


İrrasyonel Düşünce Kalıplarıyla Başa Çıkmak


Kognitiv Terapi'ye göre 10 temel irrasyonel düşünce kalıbı vardır.


* Yaşamımda önem verdiğim her insan tarafından sevilmek ve onaylanmak zorundayım.


* Başkalarıyla rekabet edebilmek,yeterli olmak ve benden beklenilen hedeflere erişmek zorundayım.Ancak o zaman değer verebilirim.


* İnsanlara bana kötü davrandığı zaman onları suçlamak zorundayım ve onları sert bir şekilde cezalandırıldığını görmek zorundayım.


* Olaylar benim istediğim gibi gelişmediğinde,korkunç bir karışıklık ortaya çıkmaktadır.


*İnsanların mutsuzluğunun sebepleri dışsal olaylardır.


* Bir tehlike ile veya korkulacak bir şey ile karşılaştığımda kaygılanmak zorundayım.


* Yaşamda ortaya çıkan zorluklardan kaçınmaya çalışmak,onlara sorumluluk ile yönelmekten daha kolaydır.


* Herkes başkalarına bağımlıdır.Benim de güvenebileceğim ve benden daha güçlü olan birine ihtiyacım var.


* Başka insanların sorunlarını,dinlediğimde,buna öfkelendiğimi göstermek zorundayım.


* Dünya ihtiyacım olan şeyleri bana sağlamak zorundadır.Eğer sağlamıyor ise,dünya benim için içinde yaşanılamayacak kadar kötü bir yerdir.


Kaygı İle Başa Çıkmak


Kaygı insanı hareketsiz hale getirir.Kaygı,insanın hedeflerine erişimine engel olur.İnsanın kendi duygularından ve arzularından korkuyor oluşu da kaygı sebeplerinden biridir.Bu tür kaygılar,kendini gittikçe güçlendiren bir döngüye dönüşebilir.


Yalnızlık İle Yüzleşmek


İnsanı en çok rahatsız eden duygulardan biri yalnızlıktır.Günümüzde özellikle büyük şehirlerde yaşayan yalnız insanların çoğu,aynı zamanda kaygıda duymaktadırlar.Bunların bir kısmı aynı zamanda depresyon yaşamaktadır.Bunlar birbirini güçlendiren bir döngü oluşturmaktadır.


"Eski Sevgiliyi Yeniden Kazanmak" gibi dış dünyada bir değişim gerçekleştirmeye çaba göstermeden önce,zihinsel olarak dışsal olayları yeniden değerlendirmek ve bunlara yönelik daha önce ki olumsuz tutumlarınızı değiştirmek zorundasınız.Örneğin,duygusal yaralarınızı iyileştirmek zorundasınız.


Yeniden Toparlanmak


Atılganlık Eğitimini ve Zaman Yönetimini harekete geçirmek için kullanabileceğiniz 2 yöntem vardır.


Atılgan olan insanlar duygularını,arzularını ve ihtiyaçlarını açıkça ifade edebilirler;evde ve işte insanlarla saldırganlaşmadan başa çıkabilirler.Bu teknikler öğrenilebilir ve uygulanabilir.


Hayal Kırıklığı Eşiği'nin Düşük Olmasıyla Başa Çıkma


Bazı insanlar fiziksel engeller ile mücadele eder,bazıları da psikolojik engeller ile mücadele eder.Bu mücadele sırasında,"Eğer bir başkası başarabiliyorsa,ben de başarabilirim" demek zorundadır.bu tür düşünceleri Onaylayış Cümleleri olarak kullanmak ve başarıya yönelik Görselleştirme çalışmaları yapmak,kişiler üzerinde olumlu bir etki yaratmaktadır.hayal kırıklığı eşiğini yükseltmektedir.Küçük de olsa başarılardan mutluluk duymak ve şükran duygusunu hissetmek yararlı olmaktadır.


"Eski Sevgiliyi Yenide Kazan" ya da "Eski İlişkiyi Tamamen Bitir"


Hedefiniz "Eski Sevgiliyi Geri Döndürmek"olduğunda:Eğer ilişkinizi geliştirmeyi seçtiyseniz ve yukarıdaki süreçten sonra sevgiliniz ile dahi iyi iletişim kırmayı başardıysanız,bunun işareti birlikte iken,birbirinize aşık olduğunuz günlerdeki duyguları yeniden yaşayışınız olacaktır.Birbirinizi daha iyi anlayacaksınız.Birbirinizi suçlamak yerine,ihtiyaçlarınıza saygı duyacaksınız.Birbirinize daha fazla ilgi göstereceksiniz.Birbiriniz için heyecanlanacaksınız.


Hedefiniz "Eski İlişkyi Tamamen Bitirmek"olduğunda:Eğer barışmak için elinizden gelenei yaptıysanız ve işe yaramadıysa,eski sevgilinizi unutun ve hayatınıza devam edin.Ayrılığı kabullenin.Kendinizi yalnız ve umutsuz hissetseniz bile,ilerleyişinizi sürdürün.Dikkatinizi ayrıldığınız sevgilinizden çekin ve başka şeylere odaklayın.Yeni ve farklı etkinliklere odaklanın.Kendi yaşamınız üzerinde daha fazla kontrol sağlayın.Ayaklarınızı yere sağlam basın ve kendinizi daha güçlü hissedin.Sonra eren ilişkinin ardından yeniden toparlanmak konusuna odaklanın.İlişkiniz sona erdiğinde,kendinize yeniden toplanmak için bir şans tanıyışınız ve zaman ayırışınız çok önemlidir.Kişiliğinizin bazı yönleri paralize olmuş olabilir,bazı yönleri bastırılmış olabilir ve bazı yönleri halen sizin tarafınızdan bilinmiyor olabilir.Şimdi bunlara zaman ayırın.Karar verin sihirli bir yanı vardır.Değişim sürecini kavramaya çalışın.




Affetmeye Hazır mısın ?


Affetmeye hazır mısın?

Aldatılmak bir insanın hayatta başına gelebilecek en kötü olaylardan biri.Türkiye’de her 3 boşanmadan biri aldatma nedeniyle gerçekleşiyor. Oran bu kadar yüksekken bu olguyu görmezden gelmek, devekuşu gibi insanın başını kuma gömmesinden farksız. Aldatılan kadınların yüzde 78’inin, kendisini aldatan erkeğe bir şans daha vermesinden yana olduğunu ortaya koyan bir araştırma var. Tabii bu bir niyet. Yani kadınlar affetmeyi düşünüyor ama bunu hayata geçirenlerin sayısı daha az. Yine de şans verenlerin olduğunu biliyoruz.


Affetmeyi düşünenler varsa, buna gerçekten hazır mısınız?Bazı acımasız gerçekleri söyleyeyim. Aldatmanın hiçbir sebebi ve mazereti olamaz. “Şu nedenle aldattım” demenin anlamı yok. Aldatmanın hafifletici sebebi de olamaz. “Nefsime yenildim” demek de aldatan kişiyi kurtarmaz. Aldatmayı hiçbir argümanla, hiçbir olguyla izah etmek mümkün değildir. Aldatan kişinin içinde bulunduğu ortam, durum, birlikte olunan kişiler, yaşanan an, olayın özrü olamaz. Aldatmaya ortak olan kişi için “Beni baştan çıkardı” demek de durumu kurtarmaz.


Siz affetmeye meyilli olduğunuz için bir bahaneye, bir sebebe sarılmaya ihtiyaç duyabilirsiniz. Hatayı kendinizde de arayabilirsiniz. Bu bahanelere güvenip affettiğinizde hayatınızın zehir olacağının garantisini verebilirim. Çünkü siz, hevesinizin, inancınızın, güveninizin, aşkınızın, duygularınızın, zamanınızın, tüm fedakarlıklarınızın ırzına geçildiği düşüncesinden kurtulamazsınız. Bu bir işkencedir, yaşanılası şey değildir. Yani, böyle bir affetme çözüm değildir. Üstelik sizi her an yeniden aldatma ihtimalini aklınızdan hiç çıkaramadığınız için, her tartışmada konu dönüp dolaşıp yine aldatmaya geleceği için çektiğiniz işkence daha da artacaktır.


Gerçekten affedebilmenin bir tek yolu vardır. Aldatmayla ilgili her şeyi bir tek sefer konuşmak, akıldaki her soruyu açık açık sormak ve bir daha bu konuyu asla açmamak. Bahaneleri, sebepleri dinlemek ama hiçbirine kanmamak. İşin aslı sevgili okur, ille affedeceksen, bu durumu sindirmekten başka çare yoktur. Yok sindiremiyorsan affetmeye hiç kalkışma. Evet bittiğinde acı çekersin ama bu şekilde devam edersen çok daha fazla acı çekersin. Herkes ikinci bir şansı hak eder. Ama o şansı kime vereceğinizi dikkatli seçmelisiniz...


AYRILIKLA İLGİLİ BİLİNMEYENLER

İlişki sadece sevgiye dayanan bir kavram değildir. İlişkide temelin sağlam olması gerekir. Tek başına sevgi ilişkiyi yürütmeye yetmiyor. Eğer ilişkide saygı yoksa ilişkinin temeli çok zayıf demektir. Peki başka hangi sebepler var?

1- PAYLAŞIM AZLIĞI

Beraber kaliteli vakit geçirememe ayrılıkların en önemli sebeplerinden biridir. Çiftlerin birbirlerine olan ilgileri azalır.

2- AŞIRI KISKANÇLIK

Kıskançlık da ilişkileri olumsuz yönde etkiler. İlişkinin başında kıskançlık hoşa gitse bile bir süre sonra baskı unsuru haline gelir.

3- UYUMSUZLUK

Uyumsuzluk ayrılık sebeplerinden biridir. Mesela çiftlerden biri ilkokul mezunu diğeri üniversite mezunu, biri müzeye gitmekten, kitap okumaktan, klasik müzik dinlemekten hoşlanıyor diğeriyse tam tersi bunlardan hoşlanmıyorsa o ilişkinin yürümesi pek mümkün değildir. 4- MADDİ SORUNLAR Maddi sorunlar birçok çiftin ayrılmasına sebep olabiliyor. Kimi zaman ‘bu durumu birlikte aşabiliriz’ diye düşünülse bile her zaman işe yaramayabilir. Her durumda parasal sorunlar genellikle çatışmaya ve ayrılığa yol açabilir.

5- SADAKATSİZLİK

En önemli ve en geçerli sebeptir sadakatsizlik, aldatılan birçok kişi asla bağışlamaz ve unutamaz. Bu kişiler için ayrılmak tek çözümdür.

KADINLAR İÇİN AYRILIK SEBEPLERİ

Şiddet

Kadınların terk etme sebeplerinin başında şiddet gelir. Fiziki ya da sözlü hiç fark etmez. Böyle bir durumla karşılaştığında kadın çok sevse de terk eder.

İhanet


Kadınlar ihanete uğradığında, aldatıldıklarında, bazen affetseler de ihanet tekrar edince, kadın kendi kendini daha fazla kandıramaz, avutamaz ve terk eder.

Kıskançlık

Kadın, kıskanç erkeğin kendisine güvensiz olduğunu düşünür ve ayrılmaya karar verir.

ERKEKLER İÇİN AYRILIK SEBEPLERİ

Bağlanma korkusu

Erkekler bazen çok sevdikleri için bile bir kadını terk edebilirler, bunun sebebi bağlanma korkusudur.

Sürekli dırdır

Sürekli dırdır eden, eleştiren ve hiçbir şeyi beğenmeyen kadınlar erkeği uzaklaştırır.

Anlayışsızlık

Erkeği sıkboğaz etmek, çevresinden koparmaya çalışmak, anlayışsız davranmak.

AYRILIK ÇEŞİTLERİ

1- GİT-GELLİ AYRILIK

Sevgiliniz ve siz gün aşırı önce ayrılıp sonra tekrar barışıyorsanız, buna ‘git-gelli ayrılık’ denilir. Önce, balayındaymış gibi her şey yolunda gider ve sonra bir şeyler ters gidince kavga ve ayrılık gelir. Çiftler önce her şeyin bittiğini söyler, ardından barışırlar. Eninde sonunda bu çiftlerin ilişkisi ayrılıkla sonuçlanır ve bu gerçekleştikten sonra çiftlerden birinde şok etkisi yapar. Çünkü bir taraf tekrar barışacaklarını düşünürken, diğer taraf bu dengesiz ilişkiden sıkılmıştır ve hayatına devam etmeye karar vermiştir. Bu tip bir ayrılıktan geri dönmek son derece kolaydır ama tarafların liseli gençler gibi sürekli kavga edip ayrılmaya bir son vermeleri şartıyla.

2- SOĞUK AYRILIK

Bu ayrılık şekli, yavaş yavaş iletişimin yok olmasıyla başlar ve sonunda hiç konuşulmayan bir evreye gelinir. Artık telefonlara geri dönülmemeye, mesajlara cevap gelmemeye ve e-posta gönderilmemeye başlanır. Eğer bu tip bir ayrılık yaşanıyorsa, kolayca geri dönülebilir, çünkü bu ilişkinin kapanışı yapılmamıştır. Soğuk davranılan taraf siz olsanız bile, soğuk davranan taraf bir süre sonra kendini kötü hissedeceği için barışmak zor olmaz. Size soğuk davranan ve sizden ayrılan sevgilinize geri dönmek için yapmanız gereken tek şey dikkatli bir şekilde karşınızdakinin hayatına geri girmenizdir.

3- ŞİDDETLİ AYRILIK

Fiziksel ayrılıklar kadınların dayak yediği ya da erkeklere vurdukları ayrılıklardır. Bu tip bir dramaya hayatınızda yer olmamalı. Fiziksel ayrılıkta sebebin erkek olduğunu düşünmek de yanlıştır. Çünkü bazı ilişkilerde şiddet gören taraf erkek olabilmektedir.

4- ‘TAKILMA’ AYRILIKLARI

Bu ilişkide, iki taraf birbiriyle birlikte olur, vakit geçirir ama resmi olarak sevgili olmazlar. İkili bir süre takılır, sonra kavga eder ve konuşmamaya başlarlar. Sürdürmek isteyen taraf tekrar arar ve bir süre daha birlikte olurlar. Bu ilişkide genellikle bir taraf diğerine aşıktır ve o, diğeri gel diyince gelir, git deyince gider. Bu ilişkide aşık olan taraf bunu itiraf etmese de, kullanılmaktadır.

İletişim Sorununu Aşabilme

İletişim bir sanattır.Doğru iletişimle herkese her istediğinizi yaptırabildiğiniz gibi,yanlış iletişim de bunun tam tersi şeklinde sonuçlanabilir.


Sinirlendiğimizde veya birisi bize sinirlendiğinde,bunu ne kadar başarabiliyoruz ?

Başkalarını eleştirirken veya birisi bizi eleştirirken İyi İletişim kurabiliyor muyuz ?

Karşımızdaki kişi ya da kişiler mantık dışı bir durumdayken ve bizim bakış açımızı dinlemeyi reddederken,
onlara ne söyleyebiliriz?


İncindiğimizi hissettiğimizde nasıl İyi İletişim kurabiliriz ?

Etkili iletişim kurabilen insan sayısı çok azdır.Oysa ki,esas böyle durumlarda iyi iletişim kurabilmek hayati önem taşımaktadır.Uzun yıllar süren sıkı dostlukların ve işi hayatında başaralı oluşunun anahtarı,insanın karşılaştığı durumlardan başarı ile üstesinde gelebilme yeteneğidir.

İyi İletişim'in özellikleri Etkili Dinlemek ve Kendini İyi İfade Etmek oluşu gibi,Kötü İletişim'in özellikleri de,Karşındaki Kişinin Söylediklerini Dinlemeyi Reddetmek ve Kendi Düşünce ve Duygularını Açık Seçik Paylaşmayı Reddetmek'tir.

Sürekli tartışan ve savunan taraf olmak Kötü İletişim'in işaretleridir.


Eski Sevgilinizi Yeniden Kazanmaya çalıştığınızda şu kötü iletişimlerden kaçının

Kendini Haklı Çıkarmak Çabası

Suçlamak

Haksızlıkların Kurbanı Rolünü Oynamak

Yenmek Arzusu

Umutsuzluk

Beklentide Olmak

İnkar Etmek

Pasif Saldırganlık

Kendini Suçlamak

Yardımcı Olmak Görüntüsü Vermek

İnciten Alaycılık

Başkalarını Günah Keçici Yapmak

Savunuculuk

Konuyu Başka Tarafa Çevirmek






Özgüven Problemi Yaşayan İnsanların Özellikleri


Duygusal olarak iyi bir çocuk döneminden geçmiş olsak bile yetişkinlik dönemimizdeki  gündelik yaşamlarımızda Özgüven Sorunlarımız hayati önem taşımaya devam eder.

Hoşlandığımız,sevdiğimiz ya da saygı duyduğumuz birisi tarafından kabul edilmemek,onun tarafından yalanlanmak,reddedilmek özgüvenimizi zayıflatabilir.

Özgüveni düşük insanları şöyle tanımlayabiliriz:

1-Özgüveni düşük insanlar,normal insanların"Bu aptalca değil mi?" diyeceği türden hikayeler anlatan,küçümsemek ile ve hor görmek ile ilgili konuşmalar yapan,iyimserlerin sözlerine şüphe ile yaklaşan,hedeflerine ulaşmış olanların sözlerine şüphe ile yaklaşan kişilerin yanında kendilerini evlerinde gibi rahat hissederler.

2-Özgüveni düşük insanlar,kötümserlerin kafa karıştırıcı sözleri ile sırılsıklam olmaktan hoşlanırlar.Hayatı olumsuz mesajlar toplamı olarak görürler.Kendileriyle ilgili olarak olumsuz yargılara varırlar.Kendilerine,"Bu dönem senin için zor olacak!",Daha önce deneyip darmadağın olmadın mı?"gibi sözler sarfedenleri dinlemeye her an hazırdırlar.Kendilerini cesaretlendirmeye çalışanları ise dinlemek istemezler.

3-Özgüveni düşük insanlar,bir kişiyi veya bir düşünceyi gülünç hale getiren alaycı hikayeleri,büyük trajedileri ve cenaze marşlarını çok beğenirler.Romantik öyküleri ise sıkıcı bulurlar.

4-Özgüveni düşük insanlar,kendilerini her zaman eşitsizlik,ayrımcılık,iniltiler,kabalık ve ümitsizlik ile ilgili durumlar içinde bulurlar.

5-Özgüveni düşük insanlar,"büyük sorunları olan insanlar"olarak görülmekten hoşlanırlar.

Kontrol delisi bir partnerin sergilemesi muhtemel olan 20 davranış





1. Sizi ailenizden ve arkadaşlarınızdan uzaklaştırmaya çalışır. Sosyal hayatınızı kısıtlar ve sürekli hayatınızın merkezinde olmak ister.

2. En küçük hatalarınızı bile büyüterek sizi sürekli eleştirmeye ve yaptıklarınıza kusur bulmaya çalışır.

3. Sizi ya da çevresindeki kişileri sürekli tehdit ederek kontrol altında tutma eğilimindedir.

4. Sizi sevdiğini, olduğunuz gibi kabul ettiğini ya da ilgi gösterdiğini nadiren ve belli durumlar altında hissedebilirsiniz.

5. Sizin için yaptığı fedakarlıkları abartarak devamlı yüzünüze vurma ve karşılık bekleme eğilimindedir.

6. Suçluluk duygusunu araç olarak kullanır. Sizi manipüle ederek kendinizi suçlu hissetmenize neden olur ve sizi duygularınızı kullanarak kontrol altında tutmaya çalışır.

7. Aldığı ve verdiği her şeyin hesabını tutar. Size güzel bir akşam yemeği, pahalı hediyeler ya da romantik sürprizlerle geliyorsa mutlaka karşılığını almak isteyeceği bir zaman gelecektir.

8. Ajan gibi sürekli kişisel hesaplarınızı, maillerinizi ya da telefonunuzu gizlice kurcalar. Yaptıklarınızla ya da özel hayatınızla ilgili ondan gizlediğiniz şeyler olduğunu düşünür ve olur olmadık her şey için açıklama bekler.

9. Paranoyaya varabilecek seviyede kıskançtır.

10. Yalnız kalma ihtiyacınıza ve kişisel sınırlarınıza saygı duymaz.

11. Size güvenemediğini açıkça belirtir ve güvenebilmesi için sürekli fedakarlık yapmanızı bekler.

12. Masum olduğunuzu kanıtlayana kadar size suçluymuşsunuz gibi davranır.

13. Tartışmalarda inatla kendi fikirlerinin doğruluğunu savunarak sizi bıktırır ve haklı olsanız da etkisiz hale getirir.

14. İnançlarınızı yargılar ve sizi inançlarınız nedeniyle küçümser.

15. Kendinizi değersiz hissetmenize neden olabilecek davranışlar sergiler.

16. Sizi huzursuz edecek, küçümseyici ve kişiliğinize saldıran şakalar yapar.

17. Cinsel yakınlaşma sonrasında kendinizi kötü hissedersiniz.

18. Sizin olaylara bakış açınızı merak etmez ve önemsemez. Sadece kendi fikirleriyle hareket eder ve kendi fikirleriyle çelişen düşünceleri duymak bile istemez.

19. Kötü alışkanlıklar edinmenize neden olur. Düzenli olarak spor yapan biriyken kendinizi bir anda sigaraya başlamış bulabilirsiniz.

20. Kendi yeteneklerinizden ve yeterliliklerinizden şüphe etmenize neden olarak profesyonel gelişiminizi engellemeye çalışır.



Devamı: http://www.uplifers.com/iliskide-farkinda-olmadan-kontrol-edildiginizin-20-gostergesi/#ixzz3jjYBTTkS

Sevmek tek taraflı bir eylemdir

Mehmet Coşkundeniz - Aşk Doktoru


Sevmek tek taraflı bir eylemdir. Senin onu sevmen, onun seni sevmesine bağlı değildir. Seversin işte, sorgusuz sualsiz. Onun artık seni sevmediğini bilirsin ama kabullenemezsin bir türlü. Çünkü senin içindeki aşk duygusu hala canlıdır, ölmemiştir. Belki bedenen yanındadır sevgilin. Ama ruhu çoktan gitmiştir, bu acımasız gerçeği bildiğin halde sen gidemezsin. Çünkü sen bir kafesin içindesindir. O kafesin kapısı açık olduğu halde çıkamazsın dışarı. Ne olursa olsun, hangi şart altında olursa olsun o aşka dair umut edebilecek durumdasındır. Sağlam bir zemine basmıyorsundur, bastığın yer ayaklarının altından kayıp gidiyordur, buna da engel olamıyorsundur ama “Yaşayacak, paylaşacak daha çok şeyimiz var” deyip gitmiyorsundur. Hatta “Bundan sonra yaşamasak, paylaşmasak da olur. Bugüne kadar bölüştüklerimiz uzun bir süre yeter bana” diyorsundur. Gitme fikri, yalnız olma fikri tüm vücudunu titretiyordur. Aşk seni bırakmıyordur... Umut işte, “Beni yeniden sevebilir” diyorsundur, “Yeniden aşık ederim kendime” diyorsundur...
*

Onu, canını verecek kadar çok sevdiğin halde söyleyemiyorsundur. Çünkü o bir duvardır artık... Senin onu sevdiğini söylemen rahatsız etmektedir, duymak istememektedir. Vazgeçiş noktasındadır o, dedim ya ruhen çoktan başka diyarlara göç etmiştir. Öyle çok şeyi özlersin ki, özlemini de dile getiremezsin. “Seni seviyorum” demesini özlemişsindir en çok, “Sevgilim” demesini... Telefonunu heyecanla açışını, “Ben de tam seni arayacaktım, sen aradın” deyişini... Seninle plan yapmasını, sana dokunmadan duramamasını, her yerde boynuna sarılıp seni öpücüklere boğmasını... Özlemek de kavuşmak gibi, buluşmak gibi, sevişmek gibi aşka dahildir... Yanında yatıyor olsa bile uyku tutmaz gecelerin sahibisindir artık. Her gece bölünür uykuların, her gece paramparça olur. Kalkarsın yataktan, ağlamamak için zor tutarsın kendini. Yarım kalmışlık duygusu, boğazında yutkunma hissi... Tutamazsın daha fazla, bırakırsın gözyaşlarını. Ağlarken bir yandan da “Beni bu hale düşürdüğün için lanet olsun sana” diye haykırırsın...

*

Binlerce cevapsız sorunun arasında aklını oynatacak hale gelirsin. Kendi hayatını bir hapishaneye çevirip, müebbet acıya hüküm giydiğinin farkına bile varmazsın. “Ölsem de kurtulsam bu acıdan” dersin, ölemezsin. Onu hatırlatan ne varsa hepsinden kaçmak istersin, kaçamazsın. Ona dair fotoğrafları, yazıları, anıları yok etmek istersin, edemezsin... Evdeyken duvarlar üzerine gelir, dışarıdayken insanlar... El ele yürüyen, birbirine sarılan çiftlere bakarsın, burnunun direği sızlar. “Bari sokakta ağlamayayım” deyip boğazın ağrıyıncaya kadar yutkunursun. Üstelik sen bu haldeyken sevgilin vurdumduymazdır, umursamazdır. Yine de sevmeye, koşulsuz sevmeye, o seni sevmese de sevmeye devam edersin... Böyle çok sevmek zararlı mı peki? Bir kişiye mahkum olarak sevmek? Bırak, bu aşkın zararı da bu olsun. Vazgeçmeyişin zayıflığından değil, aşkına sahip çıkmandandır. Ödenecek bedeller vardır aşkta, ödemekten korkan hakkını veremez aşkın. Aşk, bedel ödemeyi göze alanları sever...

HAYATTAN NE ÖĞRENDİM...

- Bugün kanlı-bıçaklı olan, birbirlerinin arkasından demediklerini bırakmayan sevgililerin birkaç gün sonra hiçbir şey olmamış gibi ‘canım-cicim’ durumuna geçtiklerini...

- Ayrı kaldıkları dönemde ‘teselli’ unsuru olan dostların, sevgiliyle barışıldığı anda terk edilebildiğini...

- Bir insanın bir başka insanı elde etmek için kılıktan kılığa girebileceğini, her türlü madrabazlığı yapabileceğini...

- Kendilerine aşık süsü vererek “Senin için ölüyorum” deyip, elde ettikten kısa süre sonra türlü bahanelerle kaçmaya çalıştıklarını...

- Bir insanın hiç karşılıksız sevebileceğini, sevdiği için her türlü fedakarlığı yapabileceğini, bunları yaparken de hiçbir zaman yüksünmeyeceğini...

- Koşulsuz güvenin olmadığını ama güvenmeden de yaşanmayacağını...

- İnsanlara her zaman toleranslı yaklaşılması gerektiğini...

- Aşk olmadan da ilişki yürütülebileceğini ama taraflardan birinin aşık olması durumunda diğerini hemen terk edebileceğini...

- Aşkın hep beklenmedik zamanlarda geleceğini, kişinin aşık olacağı insanı önceden belirleyemeyeceğini, zaten kendi hayatına en aykırı insana aşık olduğunu...

- Defalarca aşık olabilme potansiyeli bulunan insanın her aşkının şiddetinin birbirinden farklı olduğunu...

- Aşkın her an tazelenebildiğini, tazelenmiş aşkın insanı da tazelediğini...

- İnsanın hayatında gerçekten sevdiği biri varsa asla yaşlanmadığını, insanın hayatında hem sevdiği hem de birlikte eğlenebildiği biri varsa, yaşlanmak ne kelime, her geçen gün daha da gençleşebildiğini...

SORULAR VE YANITLAR

Soru: Acaba aşık mıyım?

Yanıt: Bu soruyu soruyorsan zaten aşık değilsin demektir.

*

Soru: Peki o bana aşık mı?

Yanıt: Bu onun sorunu. Sen kendi duygularına bak. Üstelik sana hala bunu kanıtlayamamışsa ‘Elveda sevgilim...’

*

Soru: İki kişiye birden aşık olabilir miyim?

Yanıt: Olamazsın. Hadi itiraf et, aslında ikisine de aşık değilsin. Sadece senin için hangisi en uygun, onu bilmek istiyorsun.

*

Soru: ‘İşlerim var o yüzden arayamıyorum’ diyor. Doğru mu?

Yanıt: Yalan... Hem de ilişki tarihinin en eski yalanlarından biri. İnanma...

*

Soru: Beni üzmekten korktuğu için benden kaçıyormuş. Öyle mi?

Yanıt: Ha ha ha... diyesim geldi birden. ‘Issız Adam’ rolündeki ‘arsız adam’ bu. ‘Güle güle’ de.

*

Soru: Buluştuğumuzda hep eski sevgilisinden bahsediyor. Acaba onu unutamadı mı?

Cevap: Unutup unutmadığını bilmem ama yaptığı büyük saygısızlık. Kaç oradan...

*

Soru: 5 yıldır birlikteyiz ve evliliği düşünmediğini söylüyor ne yapayım?

Cevap: Ayrılmanın yolunu yapıyor. Hatta cesaretsiz olduğu için ayrılık konuşmasını senin yapmanı bekliyor. E haydi, yap o zaman.

*

Soru: Çok iyi iki dosttuk ama duygularımız değişti. İyi sevgili olabilir miyiz?

Cevap: Çok iyi anlaşan iki sevgili olabilirsiniz ama asla tutkulu aşıklar olamazsınız.

*

Soru: Sadece evde buluşuyoruz ve sevişiyoruz. Niye benimle dışarı çıkmıyor?

Yanıt: İki olasılık var. Ya dünyanın libidosu en yüksek erkeğini buldun, ya da bu adam seni sevgili olarak değil sadece seks partneri olarak görüyor.

*

Soru: Eski erkek arkadaşım benden ona kız ayarlamamı istedi. Neden yapıyor bunu? Yanıt: Öküz olduğundan...

*

Soru: Neden benim sevdiklerim beni sevmiyor? Yanıt: Seni sevenleri de sen sevmiyorsun değil mi? Hayat böyle...

*

Soru: Evli ama karısıyla arası bozukmuş. Ayrılırlar mı?

Yanıt: Ayrılmazlar, boşuna bekleme.

*

Soru: Kocam sürekli yorgunum deyip yatakta beni reddediyor. Acaba heyecanı mı bitti?

Cevap: Evet bitmiş. Evde kedi, dışarıda aslandır ama dikkat et.

Neden Hep Yanlış Kişiye Aşık Oluyoruz

Hayalinizdeki ilişkiye bir türlü ulaşamıyorsanız,gerçek hayalinizin ne olduğunun farkına varın.Aslında tam da bilinçaltınızın uygun gördüğü erkekleri hayatınıza çekiyorsunuz.

Hemen herkesin öncelikli isteği hayatını paylaşacağı bir eş bulmak.İlk önceliğiniz bu olsa da en çok sorun eş bulmakta yaşanıyor. Evlenilecek erkek kalmadığını düşünenler, evlenip de “Ben ne yaptım?” diyenler, her yeni ilişkiye büyük umutlarla başlayıp her bitişte depresyona girenler… Ve daha ne hikayeler… Söz konusu romantik aşk olunca konuşmak için konu hep bulunur.

Verdiklerimiz bize geri dönüyor

Spritüel Gelişim Danışmanı Gülnur Ünal da bu tabloyu doğruluyor ve “Evet, hep aynı özellikler, aynı seçimler ve sonunda ‘Niye benim başıma hep bu geliyor?’ diye soranlar çok. Hiçbir zaman kendimize dönüp bakmıyoruz. Oysa kişi bumerang gibi neyi atarsa o kendisine geri dönüyor. Siz kendinizi sevmiyorsanız karşınızdakinden sevgi bekleyemezsiniz. Kendinize değer vermiyorsanız karşınızdaki de size değer vermez. Ama her ilişkide diğerini suçlama döngüsü kırılana kadar karşınıza hep aynı tarzda kişiler gelir, aynı tür ilişkiler kurulur. Hep başkalarını eleştirdikçe karşınıza sizi eleştirecek insanlar çıkar. Eleştiriyorsunuz, yargılıyorsunuz, sonrasında bir de bakıyorsunuz karşınızda hep sizi eleştirenler var. Bu kısır döngüyü fark eden ve değersizlik kodunu kıran ise mucizeyi yaşamaya başlar.”

Neden başlamalı?

Gülnur Ünal, değersizlik duygusunun ve kimseyi bulamama halinin altında kendine güvenmemenin yattığını belirterek, “Bizim asıl kopamadığımız ise bilinçaltımızda toplum ve aile tarafından atılan kodlar. ‘30 yaşına kadar evlenmek, 35 yaşından önce doğurmak gerek’ gibi aileden gelen öğrenilmişlikler bilinçaltımıza yüklenmiş durumda… Yaşamın içinde bunlarla harekete geçiyoruz. Bunları kırmak gerekiyor. Ancak bunu yaparken de önümüze sınavlar geliyor. Değişim yaşanırken bir de bakıyoruz ki karşımıza bizi değersiz hissettirecek kişiler çıkıyor. Aslında bir sınavdan geçiyoruz. Hepsi bizi güçlendirmek, bir adım daha ileri gitmemiz için geliyor. Pes etmediğimiz noktada ise mucize gerçekleşiyor” diyor. “Niye hep yanlış kişiyi buluyorum?” sorusundaki ‘yanlış kişi’ tanımını değiştirmek gerektiğini belirten Ünal şöyle devam ediyor: “O yanlış kişi aslında bir öğretmen. Bize öğreteceği bir şey var. O rolünü tamamlıyor ve gidiyor. Ben bu gidişi ayrılık olarak tanımlamıyorum. Ayrılık yok, sadece yeni başlangıçlar var. Herkes karşısına çıkan insandan bir şeyler öğreniyor ve sonra yollar ayrılıyor. Belki de bu ilişkide öğrendikleriniz sizi çok güzel bir aşk için hazırlıyor.”

İlişkide En Zor Anlar

İlişkinizde her şey yolunda gidiyor diye düşünürken bir anda ortaya çıkan ve bazen sizi siz olmaktan çıkaran gergin anların tuzağına düşmeyin.

İlişkilerin özellikle de evliliklerin bazı zor anları oluyor. Hazırlıksız yakalandığınız bu anları doğru yönetemezseniz bazen ilişkinizde iyileşmesi zaman alan hatta hiç tamir edilemeyen yaralar açılabiliyor. Ve ne yazık ki birçok çift bu anlarda hatalı davranabiliyor. Aile ve Çift Terapisti Psikolog Enise Akgül, her insan gibi her ilişkinin de biricik olduğunu, yaşananların, yapılanların, yapılması gerekenlerin, yapılması tavsiye edilenlerin de kişiden kişiye, ilişkiden ilişkiye farklılık gösterdiğini belirtiyor. Bu nedenle böyle anlar için çözüm önerileri de her ilişki için farklılık gösterebiliyor. Psk. Akgül, bu anlar için dile getirdiği önerilerin bu farklılıklar göz önüne alınarak okunmasını istiyor.

Eşinizin ailesi hiç haber vermeden ellerinde bavullarla kapıda…

OLAN

Eşin ailesi ile ilgili süregelen ilişkinin şekline göre davranılıyor. İlişkiler iyi ise önce bir şaşkınlık yaşansa da devamında vaktin hoşça geçirilmesi için çaba harcanıyor. Eğer bu ilişkiler iyi değilse şaşkınlıktan ziyade bir şok yaşanıyor, durum kabullenilemiyor ve her an yaşanabilecek sıkıntılı anların gerginliği ile zaman geçiriliyor.

OLMASI GEREKEN

Eşle kurulan bireysel ilişkiyi güçlendiren en önemli sistem, eşin ailesiyle kurulan etkileşim oluyor. Saygı ve hatır gözeterek eşin ailesinin rahat etmesini sağlamak durumunda olduğumuzu unutmadan hareket etmek gerekiyor. “Kendi anne-babam olsaydı eşimin nasıl davranmasını ister, bekler ve tercih ederdim” diye düşünmeyi ihmal etmeyin. Yatılı misafirliklerin birkaç günü aşmamasını tercih ediyorsanız dahi uzayan misafirliklerde normal güncel hayatın olabildiğince devam etmesine çalışın. Geçici bir durum olduğunu hatırlayarak tahammül gücünüzü destekleyin. Eşiniz ile ailesinin olumsuz yönlerini konuşmak için aceleci olmayın.

Ev ve çocuklar için mutlaka alınması gerekenler var, alışverişe çıktınız ve yarım saat sonra eşiniz söylenmeye, çocukları azarlamaya başladı.

OLAN

Genellikle iki taraf da gerginleşiyor ve tartışma çıkabiliyor. Çocuklar da durumdan etkileniyor. Zaman zaman da gerginlik çocuklar üzerinden işlem görüyor, onlar azarlanıyor.

OLMASI GEREKEN

Yaşamda istemesek dahi yapmamız gereken işler var. Bu işler gözümüze olduğundan daha büyükmüş gibi gelebiliyor, tahammülümüz bu işlere ve bu işlerdeki aksiliklere karşı daha zayıf oluyor. Neye neden kızdığımızı ayırt etmek ise bazen oldukça karmaşık hale geliyor. Karşı tarafın neye neden kızdığı konusunda eşinin bir tahmini vardır elbet… Ancak neye, neden kızıldığı yine de konuşulmalı, daha az gerginleşerek işlerin hallolması için ortak plan yapılmalı. Alışveriş yapmayı istemeyen taraf alışverişten tamamen uzak durmaya çalıştığında, tüm alışveriş planı diğer eş tarafından yapıldığında, programlanmasına dahil olunmayan bir görevi gerçekleştirmek daha da zor oluyor. Bu da göz önüne alınarak, programın ortak yapılması veya paylaşılarak halledilmesi üzerine çalışılmalı.

Cinsel anlamda tatmin olmuyorsunuz, çok acele ettiğini düşünüyorsunuz, nasıl söyleyeceğinizi bilmiyorsunuz.

OLAN

Ya hasıraltı edilip hiç konuşulmuyor ya da başka bir sorun yaşanılırken veya kavga edilirken uygunsuz bir şekilde “Bir de bu var” deyip söyleniyor ve şok etkisi yaratıyor.

OLMASI GEREKEN

Yaşanılan ve hissedilen durum, uygun bir zamanda nazik, dikkatli ve özenli bir söylemle ve “ben dili” kullanılarak dile getirilmeli. Bireylerin cinsellikleri hakkında konuşmanın, hele de memnuniyetsizlik dile getirmenin oldukça hassas bir konu olduğu unutulmamalı. Konuyu bir metafor üzerinden anlatabilirsiniz. Örneğin “Arabayı çalıştırdıktan sonra debriyajın kavrama noktasını önemsemeksizin ayağı debriyajdan hızlı kaldırmak arabayı stop ettirir ya, işte ben de buna benzer bir şey yaşıyorum” diyebilirsiniz.

Dayanamadınız cep telefonunu karıştırdınız ve gördüğünüz bir mesajlaşma sizi rahatsız etti. Şüphelenmekte haklı olup olmadığınızı bilmiyorsunuz.

OLAN

Şüphe edilebilecek bir şey görüldüğünde dedektiflik başlatılıyor, telefon kayıtları, e-postalar gibi daha birçok şey araştırılmaya başlanıyor.

OLMASI GEREKEN

Eşiniz de olsa onun mahremiyetine saygı duymak gerektiğini gözden kaçırmayın ve araştırma yapmayın. Biriktirmeden, uygun bir zamanda ve uygun bir dille durumun gerçekliğini sorgulayın. Aksi halde “zan”lar birikiyor ve ilişki dedektiflik oyununa dönüşüyor.

O akşam eve misafir gelecek, bir gece önce geç saatlere kadar evi temizleyip toparladınız. Ertesi gün eşiniz eve sizden önce geldi. Bir-iki saat sonra siz kapıdan girdiğinizde gözlerinize inanamıyorsunuz; salon darmadağınık, mutfak tezgahının üstü bulaşıklarla dolu…

OLAN

Böyle bir durumda tahammüllü davranmak elbette çok zor, tartışma çıkması kaçınılmaz.

OLMASI GEREKEN


Buradaki problem o güne ait, tek seferlik bir sorun değil. Bu çift büyük ihtimalle evdeki sorumluluklar, cinsiyet rolleri, bu rollere dair beklentiler, iş bölümü gibi başlıklarda problem yaşıyordur. Özellikle rollerle ilgili beklentiler çiftin geldiği aile ile ilgili oluyor. Evlilik yaşının ilerlemesi ile birlikte çift bu konularda birbirini daha iyi anlamaya başlayabiliyor. Zamanla birbirlerini daha iyi anlama, orta yolu bulma ya da birbirini kabul etme yolunda olumlu gelişmeler olmazsa bu konuda bir uzman desteği alınması gerekebiliyor.


Doğum gününüzü/yıl dönümünüzü unuttu.

OLAN

Hiç konuşulmayabiliyor, sitem edilebiliyor ya da büyük tartışmalara malzeme olabiliyor.

OLMASI GEREKEN

Her durum tabii ki kendi şartları, özellikleri ve kişileriyle değerlendirilmeli. Sizin önem verdiğiniz bir şeyin karşı tarafça önemsenmemesi veya unutulması hayal kırıklığı, değersizlik hissi, öfke, kırgınlık gibi duygular uyandırabilir. Sadece sizin değil, kimsenin doğum gününü kutlamayan birinin durumu ile bir hafta öncesindeki bir tartışmanın devamındaki gerginlikle eşinin doğum gününü kutlamamak aynı şey değil. Duyguların konuşulabildiği ve anlaşılabildiği bir düzlemde konuşmak faydalı oluyor.

Bayram zamanı… Sırayla ziyaretler yapılacak, program yoğun, bir de trafikte sıkıştınız.

OLAN

Kaygı ve gerginlik, tüm duygular arasında en çabuk yayılan duygu çeşitleri. Tabir yerindeyse “atmosferden” yayılıyor ve bulaşıyor. Aile fertlerinden biri gerginleşmeye başladığında diğer aile bireyleri de ona bilinçli ya da bilinçsiz tepkiler veriyor. En çok karşılaşılan tepki, gerginliğe karşı gerginleşerek tepki vermek oluyor.

OLMASI GEREKEN

Durumdan hiç rahatsız değilmiş gibi davranmak ya da karşı tarafın gerginliğine gerginlikle tepki vermek yerine; herkesin duygularını serbestçe paylaşabildiği bir konuşma yapmak daha yerinde oluyor.

Onun arkadaşları ile geçireceğiniz bir hafta sonu planlıyor, kesinlikle gitmek istemiyorsunuz.

OLAN

Bahaneler sıralanıp gitmemek için çaba gösteriliyor.

OLMASI GEREKEN

Uygun bir bahanenin kullanılması söz konusu olabilir ancak bu sadece kısa vadeli bir çözüm. Bunu ileride tekrar yaşamayacağınızı garanti etmez. Taraflardan birinin diğerine bahane üretmesi yerine çift birlikte hareket ederek söz konusu plana katılmamak için ortak bahane bulabilir. Örneğin erkek kadının gitmek istemediğini bilir ve diğerlerine uygun bir açıklama yapar ya da yalnız başına gider.


Yaprak ÇETİNKAYA

Doğru erkeği seçme kılavuzu

Bir ilişki hele de evliliğe doğru gidiyorsa sorgulamalar başlıyor: “Acaba o doğru erkek mi?” Buna cevap vermenin formülleri mevcut. Peki ya siz doğru kadın mısınız? Bunu da anlamanın yolları var. Hepsi bu yazıda…

Her kadının ideal erkek tanımı farklılık gösteriyor. Ancak ideal diye seçilen kişi aslında her zaman doğru kişi olmuyor. Kadının sadece bir özelliğine vurulup idealize ettiği erkek, ilişkinin içinde başka alanlarda açık vermeye başlıyor. Kadın bunu dert etmiyorsa, tek bir özellikle yetinmeye razı ve bu şekilde mutlu ise sorun yok. Ancak mutsuzsa yapılması gereken çok şey var. İlk adım kendine bakmak… EnaTherapia’dan Klinik Psikolog Esin Nur Akyıldız, doğru erkek meselesini çözmek konusunda bize yardımcı oldu.


Doğru erkek seçimi ile ilgili hatalar sık yapılıyor değil mi?

Hem de nasıl… İlk hata, aşkın ömrü üç yıldır demek… Aşk, roller karıştığında, kadın kadın gibi, erkek de erkek gibi davranmadığında ortadan kayboluyor. Kadının, “Beni hiç düşünmüyorsun, bana hiç şefkat göstermiyorsun, koruyup kollamıyorsun” şeklindeki şikayetlerinin limiti arttığında aslında kadın erkekten baba olmasını beklemeye başlamış oluyor. Erkek baba olmaya başladığında ise çok şefkatli oluyor ve şehvet azalıyor. Çok şefkat az şehvet demektir. Orta düzeyde şefkat ise şehvetle birlikte var olabilir. Neden şehvete girdim? Çünkü tutku eşit aşktır, aşkı aşk yapan da tutku… Dolayısı ile doğru erkek tanımı da şöyle yapılabilir: Doğru erkek, doğru rolde kalabilen erkektir.


Bu rol karmaşası nasıl oluşuyor?

Doğduğumuzda önce bebek oluyoruz, anne-babamız ihtiyaçlarımızı karşılıyor. Anne ve baba bilinçli davranıp çocuğa ihtiyacı olanı veriyorsa, onu güvende hissettiriyorsa, koruyup kolluyorsa, sevgiyi de veriyorsa çocuk bu rolde doymuş oluyor. Anne ve babasına güvenen çocuk anlaşıldığını da hissediyor ve çocukluk rolünde kalmaya devam ediyor. Ancak bazen anne ve babalar kendileri bilmedikleri için çocukların sadece yemek, içmek, okula göndermek gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Bu sefer çocuk anlaşılmadığı için kaygılanıyor, “Ben kendi kendimi anlamalıyım, kendi kendimi çözmeliyim” diyor ve çocuk rolünden çıkıyor. Öğrencilik hayatında da arkadaşları ve öğretmenleri ile olan ilişkisinde güven problemi çekiyor. Annesi, babası tarafından yeterince anlaşılmayan çocuk öğretmeni ve arkadaşlarının da onu yeterince anlamayacağını düşünüyor, onlara güvenemiyor ve otokontrollü ilişkiler kuruyor. Sonrasında bu kontrollü hayat iş hayatına yansıyor, her şeyi kontrol etmeye çalışıyor. Uzun lafın kısası ideal erkek eşittir sağlıklı erkek ve eşittir doğru rolde kalabilen erkektir. Öğrenci ise öğrenci, iş adamı ise iş adamı, eş ise eş … Baba ise baba ama sadece çocuğuna baba, eşine ya da çalışanlarına değil.


İdeal erkeğimizi nasıl belirliyoruz? Bu aşamada da hatalar yapıyor muyuz?


Herkesin ideali farklı. Hepimiz kendi anne ve babamızda neyi eksik görüyorsak onu tamamlamaya çalışıyoruz. Ama şunu unutuyoruz; bazen sırf kendi anne ve babamızda eksikliği görüp, “Bu eksikliğe sahip birini istemiyorum” diyor ve sadece o eksikliği dolduran başka birine sarılıveriyoruz. Örneğin sorumluluk sahibi olmayan, güvende hissettirmeyen, işi gücü olmayan bir erkek sırf sevgisini çok fazla gösteriyor ve dokunabiliyor diye ona doğru kayıveriyoruz. Bunun tek nedeni babamızın zamanında bize yeterince dokunmamış olması… Oysa babadaki artıların totalinde eksiyi de tamamlayacak biri olsa işte size ideal erkek… Ben ideal erkeğin tanımını yapsam sadece kendi ideal erkek profilim ortaya çıkar. Formülü şu: Anne-babanızın ilişkisine baktığınızda neler çok mutlu etmiş, neler mutsuz etmiş yazın ve oradan yola çıkarak düşünün.

Ben bu ilişkideki artıları yok saymayayım. Bunlar çok önemli şeyler ve eksikliklerini hissederim. Bunların üstüne ne eklemeliyim? Annem ya da babam neden mutsuzdu? “Babam çok sorumluluk sahibiydi, işinde başarılıydı ve duygularını ifade eden bir adamdı ama hiç dokunmazdı” diyorsam artıları ile birlikte dokunan da birini seçmeliyim. Sadece dokunan ama sorumluluk sahibi olmayan birini değil…


Tam tersine babanın ya da annenin olumsuzluklarına çekildiğimiz de oluyor değil mi?

İşte biz psikologlar da bunun üzerinde çalışıyoruz ve keşke bu kadar çalışmak zorunda kalmasak… Kız çocuğu bazen diyor ki “Asla annem gibi olmayacağım, o çok zayıf, hep isteyen biri, babamla arası kötü olduğunda hep naz yapıyor ve yataktan çıkmıyor”. Bu kız babasını, yani güçlü olanı seçiyor. O zaman ilerideki seçimleri de güçlü olan özelliklerden yana oluyor. Bazen de bunu hiç sorgulamıyor ve diyor ki, “Annem böyle naz yaparak babamı kontrol altında tutuyor, o zaman ben de annem gibi olacağım”. Oysa oradaki anne davranışı sağlıksız… Anne sadece eşten besleniyor ve çocuk rolünü unutmuş oluyor. Çocuk bu davranışı seçip annesi gibi birilerini hayatına seçerse sağlıksız ilişkiler yaşıyor. Ama seçimlerinde “Annemin yaptığı doğru değildi. Babam da annemin hatalı olduğunu biliyordu ama mutsuz olduğu halde niye onunla birlikteydi?” deyip hem anneyi hem babayı sorguluyorsa en sağlıklı seçimi yapıyor, ideal kadını ya da ideal erkeği seçiyor.


Yani her şey ailede başlıyor…

Evet, her şey ailede başlıyor. Kadınlar babalarında daha çok neyin eksikliğini görmüşse onu dolduran kişileri seçiyor ama babadaki artı özellikleri göz ardı ediyor. “Konuşamıyordum, ulaşamıyordum, bana dokunmuyordu, beni hiç takdir etmedi, kendimi değerli hissettirmedi ama kocam öyle değil. Bana kendimi değerli hissettiriyor, bana hep dokunuyor” diyor. Ama terapide ortaya çıkıyor ki sadece dokunmak ya da konuşmak tek başına yetmiyor. Bir yetişkin olması gereken erkek çalışmıyor ya da sorumluluk almıyor veya sadık değil…

Ailenizi çözüp seçimlerinizi o doğrultuda yaptığınızda sağlıksız olanı seçmiyorsunuz. Aile hepimiz için kutsal ve önemli ama ailemize gerçekçi gözlerle bakmalıyız. Eksi yönlerini görmeliyiz. Yaptığımız seçimlerde bu eksiler bizi rahatsız edecekse seçmeyeceğiz. Anne-baba seçme hakkımız yok, sorumsuz bir babamız olabilir ama yine de onu severiz. Sorumsuz bir erkeği ise asla kaldıramayacaksak seçmeyeceğiz. Öte yandan “Sorumsuz olması çok da önemli değil. Ben zaten rahat yaşamak, gezip tozmak istiyorum” diyorsanız zaten önceliğiniz farklı oluyor. Yani doğru erkek sizin öncelik listeniz ile ilgili bir kavram.


Seçimlerimizi bilinçli yapmıyoruz ki, bir de bakıyoruz aşık olmuşuz…

Gerçeği olduğu gibi gördüğünüzde bu hayatta çok güçlü oluyorsunuz. Psikodrama İstanbul 24 Grubu’nun bir lafı vardır: “Görebilecek gücün, bakabilecek cesaretin ve anlayabilecek iraden olduğu sürece bu hayatta çok güçlüsün.” İşte bu üçünü sağladığınız noktada, annenize baktığınızda “canım annem”, babanıza baktığınızda “canım babam” diyorsunuz ama eksilerini de görüyorsunuz. Diyorsunuz ki, “Evet babamı çok seviyorum ama babamı seçmedim, eşimi, çocuklarımın babasını, hayat arkadaşımı seçebilirim”. Bilinçaltınız bilinçli düzeye geldiğinde, ki bunu uzman yardımı ile yapmak mümkün, zaten mutlu ilişkiler kuruyorsunuz.



Bir baba figürü olmadan büyüyen kadınlar ne yapıyor?

İstatistikler genellikle kendilerinden büyük yaşta erkekleri seçtiklerini gösteriyor çünkü var olmayan bir baba yerine sürekli koruyup kollayacak, onun yerine düşünecek, destekleyecek bir baba arayışları oluyor. Bu aslında sağlıksız bir tercih… Sağlıklı ilişkiler kurmak isteyen akıllı insanlar ile çalışıyor, baba ve eş rolünü ayrıştırıyoruz.


Eş seçiminde hata oldu, geri dönüşü var mı?

Olmaz mı? Örneğin, “Ne kadar güzel gözleri var, sabahtan akşama kadar o gözlere bakarak yaşayabilirim” deyip sonra bir gün işlerin böyle gitmediğini fark ediyorsunuz. O zaman formülleri bilmek gerekiyor. Doğru erkeği seçmek isteyen kişiye “Birisi sizi etkilediğinde ne oldu da etkiledi, bu tutku sağlıklı mı sağlıksız mı diye bakın” diyoruz. Tabii bu ancak kontrolle oluyor ve zamanla öğreniliyor. Bir ilişkinin içinde değişim yaratmak için ise önce siz değişiyorsunuz. Siz değişince otomatikman o da değişiyor. Düşünün, bir ilişki nasıl başlıyor? Önce kalbimizi pıt pıt attırıyor, ona doğru gidiyoruz. Özellikle ilişki evliliğe dönüştükten sonra bir şeyler istemediğimiz gibi olduğunda hep bu konuya konsantre oluyoruz; “Neden bana böyle davrandı ya da davranmadı?” diye sormaya başlıyoruz. Burada öncelik ve değer karşı tarafa veriliyor hep. Oysa “O niye yapıyor?” yerine “Ben neden izin veriyorum?” demek gerekiyor. “O bana kendimi değerli hissettirmiyor” diyen kişiye sormak gerekiyor, “O davranmıyor olabilir ama sen özel misin? Özelsen, sen önce kendine özel davran. Değerli misin? O zaman önce sen kendine değer ver.” Yani biri size kendinizi değerli hissettirse de, hissettirmese de çok değerli olduğunuzu, güzelsin dese de demese de güzel olduğunuzu, bir tanecik olduğunuzu bileceksiniz.


Bu duruma bir örnek verebilir misiniz?

Örneğin kadın akşam yemek yapıyor ve eşini arıyor, “Tam senin istediğin gibi yemek yaptım” diyor. Adam “Tamam gelirim belki” diyor ama akşam gecikiyor. Geldiğinde toplantısının uzadığını söylüyor, “Aramam gerektiğini düşünemedim” diyor. Kadın “Önemli değil” deyip alttan alıyor. Birkaç gün sonra yine aynı şey oluyor. Sonra yine… Kadın yine “Önemli değil” diyor. Niye önemli olmasın ki? Önemli ki sen ona yemek yapıyorsun, önemli ki gelmediğinde moralin bozuluyor. Senin için önemli ise önemliymiş gibi davranacaksın. Karşı taraf önem vermiyorsa yemek yapmayacaksın, ta ki o bunun eksikliğini fark edene kadar. Kadın, “Sen beni bekletiyorsun ama kusura bakma ben daha fazla bekletilmeyeceğim, ben de en az senin kadar değerliyim” diyebilecek. Kadın bunu diyebildiğinde karşı taraf da ne olduğunu düşünmeye başlıyor. Aslında sürekli önemli değil diyen kadın anne rolünde… Hiçbir erkek annesi ile sevişmek istemez, hiçbir kadın da babası ile… Rolleri karıştırmamak gerekiyor.


Tüm bu açıklamalardan sonra ideal erkeği kısaca nasıl tanımlarsınız?

Kendini gerçekleştirmiş, yetişkin olmuş, temel ihtiyaçlarını giderebilen, kendi kendine kimseye bağımlı kalmadan ayakta durabilen, öz motivasyonu olan, hayata bağlı, kötü yönlerini gördüğü gibi iyi yönlerini de görebilen insan ideal erkek ya da ideal kadındır. Bu ikisi yalnızken de hayatlarını çok iyi sürdürürler, bir araya geldiklerinde ise şahane olurlar.


Yaprak ÇETİNKAYA

Bugün yalnızsan sebebi sensin

Mehmet Coşkundeniz - Aşk Doktoru

Hep gerçekleşmeyecek düşlerin peşinden koştuk. Hiç ulaşamayacağımız yerlerin, elde edemeyeceğimiz zenginliklerin hayalini kurup durduk. Elimizde olan her ne varsa kıymetini bilmeden, başkalarına ait olan şeylere imrendik. Kendimizi herkesten ayrı tutup, hatasız kıldık. Oysa biz de herkes gibiydik, bunu anlayamadık. Hayal kırıklığına uğradıkça başkalarını suçladık, kendimizi akladık.

Bir vicdan terazisi bile kurmadık. Dünyadaki herkesin bize karşı bir plan içinde olduğunu, komplolar kurulduğunu sandık. İçimiz kötülükle dolarken bunu ‘hayatın gereği’ diye yorumlayıp kalbini kırdıklarımıza dönüp bir kere bile bakmadık. En insani duyguları modası geçmiş kavramlar olarak adlandırıp ‘ortam insanları’na dönüştük.



‘Trend’ adı verilen ucube yaşam tarzlarını hayatımıza adapte etmeye çalışırken ‘bağlılık’, ‘sadakat’ gibi değerleri topyekün sildik. Şimdi yalnızlıktan şikayet ediyoruz, kimsenin bizi anlamadığından söz ediyoruz, “Nerede o eski aşklar, dostluklar” diye yakınıyoruz... Müstehak bize...

*****

Oysa bir sevdayı dibine kadar yaşamak, bir insana kayıtsız şartsız bağlanmak, aşkı yüreğimizin içine yerleştirmek ve ölünceye kadar sevmek de vardı... Hayatı tadına vara vara, her anını aşkla, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamak da vardı. Tenlerden tenlere akan ateş, gözlerden gözlere süzülen sevda ve yüreklerden yüreklere uzanan gönül köprüleri vardı. Sımsıcak yazlar, yemyeşil baharlar ve her bir damlasında özlem taşıyan yağmurlar vardı.

Anlat anlat bitmez masalların, bizi çocukluğumuza götüren oyunların hasretini çekiyoruz şimdi. Neye elimizi atsak yarım kalıyor, bıkkınlık bizi teslim alıyor. Vazgeçişlere, terk edişlere duyduğumuz aşinalık, bizi sadece çevremizden değil, kendimizden de uzaklaştırıyor. Bize kalan ‘yalnızlık’ oluyor... Koyu ve içinden çıkılması mümkün olmayan bir yalnızlık...

******

Zaman deli bir hızla akıyor, geri dönmek, zamanı durdurmak imkansız. Ve bir zaman gelecek, dönüp arkamıza baktığımızda hayatımıza nasıl da yazık ettiğimizi göreceğiz ama çok geç olacak. Aklımız başına geldiğinde “Ne yaptım ben...” diye soracağız, cevabını bulsak da bunun bize faydası olmayacak. Şimdi, henüz vakit varken, henüz yaşamımızı şekillendirmek elimizdeyken sormalıyız bu soruyu.

Kendimizle yüzleşmeli ve daha bir insan olmanın yollarını bulmalıyız. Mutluluğun küçücük şeylerin içinde gizli olduğunu anlamalıyız. Sevmeliyiz her şeyden önce, hiçbir çıkar gözetmeden ve çekinmeden... Aşk olmalı hayatımızda ve hep birinci sırada... İnsan olmak için, yalnız kalmamak için ve ölürken “Çok şükür çok güzel yaşadım” diyebilmek için...

Eski Sevgilinizi Bütün Sosyal Medyadan Silmek Doğrumu

Eski sevgiliyle Facebook’ta arkadaş kalmak ne kadar doğru? 

Eski sevgili Facebook’tan ve diğer sosyal ağlardan silinmeli mi? “İlişkisi Yok” kitabıyla bu soruya cevap bulan İletişim Uzmanı, Eğitmen ve Sosyal Medya Danışmanı Nurhan Demirel, ilişkilerimizin sosyal medyadaki görünürlüğü konusunda şunları söylüyor: 

“Facebook hayatımıza girmeden önce bir arkadaşımızla kavga ettiğimizde küser, bir süre görüşmezdik. Daha sonra dayanamaz affeder, arkadaşlığımıza devam ederdik. Normal şartlarda da böyle olması gerekmez mi? Arkadaşlıkta ve aşkta zaman zaman kavgalar, anlaşmazlıklar, can sıkıcı durumlar yaşanabilir. Önce darılır, sonra barışırız. Ancak Facebook’un hayatımızın adeta içine işlemesiyle birlikte ilişkilere ve arkadaşlıklara da son noktayı koyma biçimimiz değişti. Örneğin, sevgilimizle aramızda bir problem olduğunda bunu konuşmak yerine, onu Facebook’tan silmek gibi tepkiler sergilemeye başladık. Üstelik sadece sevgililer de değil, biriyle bir problem mi yaşadık, bir konuda ayrı mı düştük, ilk yaptığımız hemen onu Facebook’tan silmek oluyor... Kavga ettiğimiz arkadaşlarımızı da ‘CTRL+Z’ yapmaksızın Facebook listemizden silerek hayatımızdan çıkarıyoruz. Facebook’tan birisini arkadaşlıktan çıkardığımızda bu davranışımız ‘Artık seninle görüşmek istemiyorum’ anlamına geliyor. Böylelikle gerçek ilişkiler sanal dünyada bitiyor ve bir daha görüşmemek üzere yollarımız ayrılıyor.”

 Bütün sosyal medya hesaplarından silmek doğru mu? 

Nurhan Demirel, sözlerine şöyle devam ediyor: “Ayrılan iki insanın karakterleri, ilişkilerini nasıl bitirdikleri gerçek hayatta arkadaş kalıp kalmayacaklarını belirliyor. Facebook’ta da durum farklı değil ama yine de eski sevgilinizin arkadaş listesinde olması saatli bir bombanın üzerinde oturmak gibidir. Size atacağı bir mesaj ya da fotoğrafınıza yapacağı bir yorum, varsa yeni sevgilinizden ayrılmanıza ya da Facebook arkadaşlarınıza karşı zor durumda kalmanıza neden olabilir. İlişkinin bittiğine inanıyor ve barışma umudunun olmadığını düşünüyorsanız, ayrılık konuşmasını yaptıktan sonra bütün sosyal medya hesaplarınızdan eski sevgilinizi silebilirsiniz. Biten ilişki sonrasında her ne kadar arkadaş olarak kalmaya karar verilse de, yaşanan duygusal bir ilişki sonrasında hiçbir şey olmamış gibi arkadaşça devam etmek çok kolay olmayabilir. Eğer bir tarafın sevgisi bitmemiş ve barışma umudu varsa her fırsatı kollayacak ve barışmanın yollarını arayacaktır. Bütün sosyal medya hesaplarınızı yakın takibe alacak, sizi gölgeniz gibi takip edecektir. Ancak kafanızda ilişkiyi tamamen bitirmişseniz bu konudaki girişimler sizi oldukça rahatsız edecektir. Hayatınıza yeni biri girdiğindeyse herhangi bir sürprizle karşılaşmamak için en iyisi eski sevgilinizi hayatınızdan ve sosyal medya hesaplarınızdan tamamen çıkarmanız.”  

kaynak hurriyetaile

Eski sevgiliden arkadaş olur mu?



Sevgilinizden ayrıldıktan sonra arkadaş kalalım teklifiyle gelmesi sizi umutlandırabilir. Eski sevgiliden arkadaş olur mu? sorusuna ve sıklıkla yaşanan bu durumun nedenlerine yanıt aradık…


 

Sevgilimizin aniden, bir saniyede sarf ettiği “Ayrılalım” kelimesi belki aylar, belki de yılların biriktirdiği anıları, paylaşımları yerle bir eder. Bir erkek tarafından terk edilmek onurumuzu kırıp egomuzu yerle bir ederken, kızgınlık, kabullenememe, inkar etme ve suçluluk duyguları tüm ruhumuzu ele geçirir. Bu durumun en iyi ilacının zaman ya da yeni bir aşk olduğunu biliyoruz. Ama bazen sevgili gitmez; sadece “sevgili” sıfatını terk ederek alacağı yeni sıfatın ne olacağını bilmeden yanımızda kalır.Ne sevgilidir, ne de arkadaş. Eski sevgiliden arkadaş olur mu? tartışmalarının popüler olduğu aşk ve ilişkiler arenasında, erkeğin ayrıldıktan sonra kız arkadaşının yanında olmak istemesi, onunla vakit geçirmeye devam etmesi durumunun temelinde pek çok farklı sebep yatabilir. İşte bunlardan birkaçı;

Vicdanını Rahatlatmak İçin

• Kadınların narini kırılgan ve duygusal varlıklar olduğuna inanarak büyütülen çoğu erkek, kötü adam olmamak, arayı bozmamak ve en önemlisi işledikleri “suçun” yükünü azaltmak, ayrılık kararındaki sorumluluklarını hafifletmek için sabırla eski sevgililerinin yanında olurlar. Çoğu kadın bunu iyi yorumlasa da bunun altında egoistlik yatar.
• Bazı kadınlar ayrılığı onur meselesi gibi gördükleri için agresif davranabilir, eski sevgiliyi kazanmak için her türlü yolu deneyebilirler. İşte bazen erkekler bu tür durumlara mahal vermemek için olay yerinde kaçmak yerine yanlarında kalıp, vicdanlarını avutmayı yeğlerler.

• Ayrılığın kendi suçu olduğunu düşünen kadınlarsa, erkeğin yanlarında kalmayı tercih etmesiyle kendilerini daha çok suçlar ve ciddi psikolojik rahatsızlıklar yaşayabilirler. Dolayısıyla gitmemek ve terk edilen sevgilinin yanında kalmak onu iyileştirmek yerine daha da hasta edebilir.

Yalnız Kalmamak İçin

Bazı erkekler yalnızlık korkusu yüzünden ayrıldıktan sonra arkadaş kalmak isteyebilirler. Gelecek korkusu, kız arkadaş bulamama endişesi erkekleri eski sevgilileriyle vakit geçirmeye iter. Erkeğin ayrıldıktan sonra canı istediğinde kadını araması, arkadaş partilerine onu da sürüklemesi, işiyle ya da ailesiyle olan bir sorunu paylaşması kadını umutlandırabilir. Yalnız kalmaktan, dışlanmaktan, çift olan arkadaşlarıyla görüşememekten korkan erkekler ayrıldıkları kadınların canını daha da acıtmak pahasına peşlerinden istedikleri yere sürüklerler.

Sözde Acıtmamak İçin

Erkeğin arkadaş kalma isteği ayrılık acısının yaralarını sarmaya çalışan kadını ilk aşamada iyileştirir. Eski sevgilisinin hasretiyle yanıp tutuşan kadın erkeğin arkadaşlık teklifiyle birden umutlanır. Zanneder ki onu görerek unutmak, onunla vakit geçirerek yasını tutmak daha kolay olacak. Oysa bilmez bu onda daha büyük yaralar açar. Kadın bu umutla sabahları daha zinde kalkar, akşam için program yapar, arkadaşlarını eski sevgilisinin ona geri döndüğünü bile müjdeleyebilir. İşin ilginç yanı erkeğin kadının bu geçici mutluluğundan pay çıkarması. “Sayemde acısı dindi, ben olmasaydım bu dönemi daha zor atlatırdı” gibi kurtarıcı psikolog görevine bile soyunabilir. Erkek kötü gün dostluğu yaparak adeta ayrılığın sorumluluğunu üzerinden atar, sebep olduğu acıyı dindirerek temize çıkar. Kısaca ayrılıktan sonra gelişen başarısız arkadaşlık denemeleri kadının yas dönemini uzatıp, zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz.

Seksüel İhtiyaçları İçin

Sevgilisiyle aşk ilişkisine son vermeye karar veren birçok erkek için cinsel isteklerine dur demek o kadar kolay olmayabilir. Ayrıca bir kadınla beraber olmak yerine yatak alışkanlıklarını bilen eski sevgiliyle olmak daha tercih edilir bir durumdur. Genelde erkeğin ayrıldıktan sonra arkadaşlık ve dost kalma maskesi altında önerdiği, kadınların da yalnızlıklarına iyi geleceğini düşünerek onayladıkları seks birlikteliği özellikle seven, hala duygularıyla hareket eden taraf için acılı ve sancılı süreçtir.

Kadınlara Tavsiyeler

– Net davranın. Aklınızın biten bir ilişkiniz hakkında karışık olduğu bir dönemde eski sevgilinizle görüşmemeye çalışın. Ona bir şans daha verecek olsanız bile kendinize biraz zaman tanımanız iyi olabilir.
– Eski sevgiliyle uzun aralıklarla görüşmek, hatta hiç görüşmemek daha iyidir.
– Eski sevgilinizin sosyal medya hesaplarını takip etmekten vazgeçin. Bu size ancak acı verir.
– Özel günlerde eski sevgilinizi aramayın.
– Ayrılık sonrası barışmak için cinselliği kullanmayın. Bu ancak bir süre için sizi birbirinize yaklaştırır.
– Ayrılık acısını dindirmek için başkalarını yara bandı olarak kullanmayın.

kaynak kadinmag.com

AŞK ARANARAK BULUNUR MU?

Mehmet Coşkundeniz - Aşk Doktoru

Hesabı, kitabı olmaz bu işin. Aşktan söz ediyorum, anlaşmalardan, önceden planlanmış ilişkilerden değil. Aşk varsa ille de ilişki olacak diye bir kural yok. Siz hiç platonik aşkları duymadınız mı? Birini gizli gizli seven ama bunu bir türlü açık edemeyen aşıkları tanımadınız mı? Yürekli olup itiraf etmek gerekli, hepimizin başına gelmiştir böyle bir şey. Bu yüzden her aşk ilişkiyle sonuçlanmaz, her ilişkide de aşk olmaz. Elbette en güzeli, en ideali, birbirini karşılıklı olarak seven iki kişinin ilişkisi. Her zaman mümkün değil. Aşkı yüreğinde hisseden insan, karşılık beklemeden sever. Aşkı, diğer sevgi türlerinden ayıran en önemli özellik budur. Dostluğu düşünün örneğin. Dostunuz sizi sevmezse siz onu sever misiniz? Hatta ailelerimiz... Sizi sevmeyen bir anneyi, babayı, kardeşi ne kadar sevebilirsiniz ki? Bu işin tek istisnasıdır aşk. Bir gün sizi sevebilme ihtimali bile o aşkı yıllarca yüreğinizde taşımaya yeter. Karşılık almanızın önemi yok ki... Hem insan sadece kendisi için aşık olur, bir başkası için değil.

*

Aşkı arama çabamızın altında yüreğimizi tatmin etme duygusu yatıyor. Tensel temasa dayalı ilişkiler insanın sadece bedeninin doyurur, yüreğini değil. Aşk gelip yüreğinize yerleştiğinde o tatmin süreci de başlamış demektir. Aşkı beslediğiniz kişi -ki ben bu yazıda ona maşuk diyeceğim- size aynı şekilde karşılık vermese de bunun hiçbir önemi olmaz. Karşılıksız aşk, acı verse de, sizi çok üzse de vazgeçemezsiniz. Beyniniz size “Bunun sonu yok” diye haykırsa bile bunu önemsemezsiniz. Dedim ya, yürektir aslolan aşkta. Hele hele bir kez yıkıldıysanız aşkta, aynı acıları yeniden yaşamamak için kaparsınız kendinizi dünyaya. Yine de o mutsuzluk krizinden sizi kurtaracak tek şey bir başka aşktır. İşte bu yüzden, aşk sonu gelmeyen bir arama sürecidir.


*

Bir bakın çevrenize, yalnız ve mutsuz insanlar göreceksiniz. Kendileri söylemeseler de, “Aşk mı? Bir daha asla” deseler de inanmayın, onların da tek beklentisi ayaklarını yerden kesecek bir maşuk, yüreklerini tatmin edecek bir büyük aşktır. Ama olmuyor işte, öyle beklemekle gelmiyor aşk. Aramakla bulunduğu da söylenemez elbette. Öyleyse bir ortak noktası olmalı bu işin. Sen gelmezsen, aşk da gelmez. Sen aramazsan aşk bulmaz seni. “Çık dışarı, bak insanların yüzüne aşkı bul” demiyorum, böyle bir şey mümkün değil elbette. Ancak yüreğinin antenleri açık olacak, aşkı algılayabilecek frekansa ayarlı olacak. Aşkı reddederek mümkün değil bu. Önce kendini inandıracaksın. Tüm benliğinle aşkı yeniden bulacağına inanacaksın. Anlık bir şeydir aşk, o anı kaçırırsan bir daha elde etme fırsatı bulamazsın. Bu yüzden aşkın geldiği o anı yakalamaya hazır olacaksın her daim. İyi ve zeki insanların becerebileceği bir şeydir aşk. İçinde kötülük barındıran kimse aşkı yaşayamaz, başkasına aşk sunamaz. Zekasını çalıştırmayanlar da öyle. Bir yaşam biçimi olarak benimsemek gerekiyor aşkı, hayatın her alanına yaymak gerekiyor. Yaşamın diğer her şeyini ciddiye alıyorsun da neden aşkı ciddiyetsiz bir duygu olarak görüyorsun ki? Yaptığın başka her şeyden çok daha ciddi bir duygu aşk.

Eski Sevgiliden Nasıl İntikam Alınır

Kötü biten bir ilişki sonu intikam alma çabalarına girer bazı insanlar.Şeytani bir gülümse oluşur yüzlerinde.Ne yalan söyleyeyim bende de zaman zaman oldu :D


Size Birkaç Tüyo Vereceğim


Mükemmel görünün

Kendinizi kötü hissediyorsunuz ama bunun acısını paket paket cips yiyerek ya da bütün bir günü yatkta kıpırdamadan geçirerek kendinizden çıkarmayın çünkü içinizdeki hırs size fazladan bir beş kilo ve onlarca sivilce olarak geri dönebilir. Kendinize o aylardır hayalini kurduğunuz seksi ayakkabıları alın, saçlarınızı yaptırın ve en önemlisi sağlam bir özgüven eşliğinde sizde kalan eşyalarını geri vermek üzere eski sevgilinizin işyerine gidin. En tatlı intikam sevgilinizin neleri kaybettiğini görmesidir.


Flört edin

"Madem beni terk etti, hemen başkasıyla evleneyim de görsün gününü" diyerek dönüşü olmayan bir yola girmeyin. Sırf intikam almak için ciddi kararlar vermek eski sevgilinizin erkek kardeşine asılmak size bir şey kazandırmaz, aksine ucuz görünmenize neden olur. Ancak aynı işyerini paylaştığı yakışıklı proje müdürüyle yakınlaşmanız eski erkek arkadaşınızın deliye dönmesini sağlayacak ve egosunu yerle bir edecektir.


Sakin davranın

Aldatıldınız. Belki de beklemediğimiz bir anda terk edildiniz. Öfkenizi bastırmak için aklınızdan geçen şiddet dolu bütün duyguları bir yana bırakın. Sakin davranmanız eski sevgilinize vereceğiniz en iyi derstir.



Sosyal Ağlarınızı Kapatın

Teknoloji hayatımıza girdiğinden beri ayrılıkların ve alınan intikamların da seyri değişti. Maalesef, eski sevgililer ya da eşler, interneti hesaplaşma aracı olarak sıkça kullanıyor. Eski eşin mahrem fotoğraflarını yayınlamak da bu yollardan biri. Ancak şunu unutmamak gerekiyor; öfkeniz ne denli büyük olursa olsun, böyle bir hata yapmak size çok pahalıya patlayabilir. Bu durum "kişisel suç" kapsamına giriyor ve sonu yargıya uzanan tatsız bir yola doğru uzanıyor.

Sizin buram buram ayrılık ve hüzün kokan iletileriniz onun canını yakmaktan çok, keyiflenmesine sebep olabilir. Kısa bir süreliğine de olsa sosyal arkadaşlık siteleriyle bütün ilişkinizi kesin. Sizden haber alamamak, hayatınızın ne yöne aktığını bilmemek onu çıldırtacaktır. Siz evde eski resimlerinize bakarak iç çekiyor olabilirsiniz ama onun bunu bilmesine gerek yok, bırakın meraktan deliye dönsün.

Onu unutun

Çok sevdiğiniz birini hayatınızdan tamamen çıkarmak zordur. Canınızın acıdığını biliyoruz, hangimizin acımadı ki? Ama sürekli onu düşünmek size zarar verecektir. Yeni kitaplar okuyun, filmler izleyin, arkadaşlarınızla, ailenizle vakit geçirin, uzun zamandır gitmek istediğiniz dans kursuna kayıt olun. Kısacası kendinizi iyi hissetmek için çabalayın. Ünlü yazar Borges'in bir zamanlar dediği gibi "Unutmak en iyi intikamdır." Onu unutun ve geleceğe umutla bakın. Her şeyin daha güzel ve daha berrak olduğunu göreceksiniz.

Umursamayın

Eski sevgilinizi umursamamak en güzel intikamdır. Umursamaz görünmeye çalışın. Bir ev partisinde karşılaştınız diyelim. Gecenizi onun dikkatini çekmeye çalışarak mahvetmeyin. Konuşmak zorunda kalırsanız sohbeti kısa tutun. Aşırı davranışlardan kaçının. Eski sevgilinizi kıskandırmak için atacağınız kahkahalar işe yaramayacağı gibi tuhaf görünmenize sebep olacaktır. Size eşlik eden biri yoksa ara sıra cep telefonunuza bakın, sanki biriyle mesajlaşıyormuşsunuz gibi gülümseyin. Aranızda hiçbir yaşanmamış gibi davranmanız, onun kendini değersiz hissetmesine sebep olacaktır. Amacımız da bu değil mi zaten?


Kaynak mynet